20. ÖZEL YETENEK KAVRAMI VE TÜRKİYE’DE ÖZEL YETENEKLİLERİN EĞİTİMİ ( 1 video )
ÖZEL YETENEK KAVRAMI
VE TÜRKİYE’DE ÖZEL YETENEKLİLERİN EĞİTİMİ
Özel Yetenek Kavramı ve Türkiye’de Özel Yeteneklilerin Eğitimi
1. Özel Yeteneğin Tanımı ve Özel Yetenek Kuramları
Özel Yetenek Nedir?
* Özel yetenek kavramı üstün zekâ ve üstün yetenek kavramları şeklinde de zaman zaman aynı, zaman zaman farklı anlamı işaret ederek karşımıza çıkmaktadır.
* Bu durum bir kavram karmaşası gibi görünmekle beraber
alanın zenginliğine de işaret etmektedir.
* Aslında karmaşa
kısmı “giftedness” kelimesinin yabancı dilden Türkçe’ye çevrilmesiyle başlamaktadır.
* Buna ek olarak farklı tanımlar yapan araştırmacıların bakış açıları da tanımları çeşitlendirmiştir.
* Kuramlar başlığı
altında üstün zekâ ve üstün yeteneğe bakış açıları daha iyi anlaşılabilir.
* Türkiye’de 2013 yılından bu yana “özel yetenek” kavramının kullanılmasına karar verilmiştir.
*Özel yetenek kavramının tanımı Millî Eğitim Bakanlığı (2013) tarafından yayınlanan özel yetenekli bireyler strateji ve uygulama planında “Özel yetenekli birey zekâ, yaratıcılık, sanat, liderlik kapasitesi, motivasyon veya özel akademik alanlarda yaşıtlarına göre yüksek düzeyde performans gösteren bireydir.” şeklinde yapılmıştır.
* Geçmişte bugüne özel yetenek
kavramına ilişkin tanımlar incelendiğinde dikkat çeken nokta, tekil bir bakış açısından çok boyutlu bir bakış açısına
doğru değişim görülmesidir.
* Örneğin yüzyılda Terman üstün zekâlıları, standart zekâ ölçeklerinde ilk
%1’lik dilime girenler olarak ele almış ve üstün zekâyı, zekâ testi puanıyla
ilişkilendirmiştir.
* 20. yüzyılda dikkat çeken
Marland Raporu’nda ise üstün zekânın birden fazla alanda görülebileceği vurgulanmıştır.
* Bu alanlar genel zihinsel alan, özel akademik alan, yaratıcı-üretken alan, liderlik alanı, sanat alanı veya psikomotor alan olabilir.
* Bu alanlardan en az birinde olağanüstü potansiyel yeteneğe veya olağanüstü
başarıya sahip olanlar üstün zekâlı olarak tanımlanmışlardır.
* 21. yüzyıl
için MEB’in yukarıda
verilen tanımı hatırlanırsa yine birden fazla alana odaklanıldığı görülmektedir.
*Bugün özel yetenek olarak adlandırılan kavram, bilimsel gelişmeler, bilim insanlarının farklı bakış açıları, kavramın çeşitli disiplinlerde çalışılması, toplumsal unsurların tanımlar üzerindeki etkileri gibi pek çok değişken nedeniyle ileride farklı bir etiketle de adlandırılabilir.
* Burada önemli olan bazı alanlarda normdan farklılaşan, daha iyi bir
potansiyele veya performansa sahip bireyler olmasıdır.
* Bu durum onların ihtiyaçlarını farklılaştırmakta ve beraberinde eğitimcilere, öğretmenlere de sorumluluklar getirmektedir.
Öne Çıkan Özel Yetenek Kuramları
* Özel yetenek
nedir diye düşündüğünüzde zihninizde pek çok farklı cevap beliriyor olabilir.
* Yüksek zekâ düzeyi, hızlı düşünme, problem çözme yeteneği, belki belli bir spor dalında yetenek veya bir enstrümanı çok iyi çalabilme, başarılı bir liderlik sergileme, bir hastalığa çare bulma, sınavlarda üstün başarılar elde etme gibi son derece çeşitli özellikler özel yetenek kavramını tanımlamak için akıllara gelebilir.
* Özel yetenek konusunda çalışan uzmanlar için de benzer durum söz konusudur.
* Özel yetenekle
ilgili çalışmalar ele alındığı disiplinden, bilim insanından, çalışılan
zamandan ve toplumdan
etkilenebilir.
* Bu kavramı
toplumsal açından ele alan kuramlar olduğu gibi, bileşenlerine ayıran kuramlar da vardır.
* Bazı kuramlarda ise özel yeteneğin oluşumuna ve gelişimine odaklanılmıştır.
* Bu bölümde
farklı bakış açılarıyla
özel yetenek ele alınmış ve alan yazında
öne çıkan birkaç kuram paylaşılmıştır.
Üçlü Halka Kuramı
* Özel yetenek konusunda ilk akla gelen temel kuramlardan biri Renzulli (1978) tarafından ortaya konan Üçlü Halka Kuramı’dır.
* Bu kuram özel yeteneğin
bazı bileşenlerden oluştuğunu
öne sürer.
* Bunlar ortalama
üstü yetenek, yaratıcılık ve motivasyondur.
* Bireyde bu bileşenlerin biri eksik olursa özel yetenek
ortaya çıkamaz.
* Ortalama üstü yetenek, genel veya özel yetenek şeklinde
karşımıza çıkabilir.
* Sözel veya sayısal muhakeme
genel yeteneklere, yabancı dil veya istatistik gibi spesifik alanlarsa
özel yeteneklere örnek
olarak verilebilir.
* Yaratıcılık bileşeni
akıcı, esnek, özgün düşünmeyle, merakla,
yeniliklere açık olmayla
ilgilidir.
* Motivasyon ise kişinin çalıştığı alana tutkuyla bağlanmasıyla, odaklanabilmesiyle ilgili bir bileşendir (Renzulli,2021).
Beşgen Kuramı
* Sternberg ve Zhang (1995) tarafından ortaya konan Beşgen Kuramı özel yeteneğin ortaya çıkması için bazı ölçütlerden bahseder.
* Onlara göre birini özel yetenekli olarak tanımlamak için şu beş ölçüt karşılanmalıdır:
*F Mükemmellik,
* Nadirlik,
* Kanıt,
*Üretkenlik,
*F Değer.
* Mükemmellik kriteri,
bireyin bir ya da birkaç alanda olağanüstü
performans göstermesi gerektiğini işaret eder.
* Nadirlik kriteri,
bireyin üstün olduğu yetenek alanında,
bireydeki mükemmellik düzeyinin
az rastlanır olması
gerektiğini anlatır.
* Kanıt kriterine göre, zekânın bilimsel olarak geçerlik kazanması için testlerle ya da somut durumlarla ispatlanması ve bireyin belli bir alanda üstünlüğünü göstermesi gerekir.
* Üretkenlik kriteri,
bir alanda ürün ortaya koymayı
ve bunun bir kereden fazla tekrarlanabilir olması gerektiğini anlatır.
* Değer kriterine
göre, bireyin özel yeteneğinin, içinde bulunduğu toplum tarafından değerli bulunması gerekir.
Bulanık Kuram
* Bulanık Kuram, isminden de anlaşılacağı gibi tam netleşmemiş bir yapıdan bahseder.
* Aslında pek çok özel yetenek kuramının isminde geçmese bile onlarda da bu karmaşa
hissedilmektedir.
* Sak (2021) tarafından ortaya konan kurama göre özel yetenek âdeta sınırları olmayan bulutsu bir yapıdadır.
* Kuramda yetenek
gelişimi sürecinde hem bileşenlere hem de gelişime
değinilmiştir.
* Kuramın ana bileşenleri yatkınlık, uyarıcı koşul ve etkileşimdir.
* Bellek, muhakeme gibi zihinsel yatkınlıklar da ilgi, benlik gibi zihinsel olmayan yatkınlıklar özel yeteneğin ortaya çıkması için gereklidir.
* Her iki tür yatkınlık
da eşit derecede önemlidir.
* Ancak bu yatkınlıkların sayıları ve büyüklükleri belli değildir.
* Özel yeteneğin
oluşumu için mutlaka
uyarıcı çevreyle etkileşime girmeleri gerekir.
* Bir yatkınlık
çeşitli ve çok fazla uyarıcı
tarafından uyarılabilir.
* Uyarıcı koşul bileşenine nesneler, toplum, çevre örnek olarak verilebilir.
* Uyarılma kişisel
bir deneyimdir; biri için uyarıcı faktör başka biri için gerekli veya yeterli olmayabilir.
* Bazen de bir uyaranın rolünü bazen başka bir uyaran gerçekleştirebilir.
* Etkileşim bileşeni
ise kuramda diğer bileşenleri birbiriyle olan ilişkilerine dikkat çeker.
* Özel yeteneğin oluşumunda bireysel yatkınlıklar ve çevresel değişkenler, kendi içerisinde ve birbiriyle etkileşime girmelidir.
Ayrımsal Üstün Zekâ ve Üstün Yetenek Kuramı
* Özel yetenek çalışmalarında üstün zekâ ve üstün yetenek
kavramlarının ayrı ayrı tanımlanabileceğini iddia eden Gagne (2005, 2013) Ayrımsal Üstün Zekâ ve Üstün Yetenek Kuramı’nı ortaya koymuştur.
* Kuramda üstün zekânın üstün yeteneğe dönüştüğü
ve bu süreçte öğrenme-uygulama, katalizörler ve şans boyutlarının da rol aldığı
belirtilmiştir.
* Kurama göre üstün zekâ doğuştan var olan mental ve fiziksel
alanlara ait yetenekleri ifade etmektedir.
* Mental alanlar;
bilişsel, yaratıcı, algısal
ve sosyal becerileri ifade eder.
* Fiziksel alan ise spor ve müzik gibi alanlarda görülen becerileri içerir.
* Üstün yetenek
ise doğuştan var olan üstün
zekânın sistematik bir eğitim ve öğrenme süreci
ile yeteneğe dönüşmüş hâlidir.
Bu süreçte çeşitli
katalizörler etkili olur.
* Kuramda
katalizörler içsel ve çevresel olarak ele alınmıştır. İçsel katalizörler motivasyonel değişkenleri ve kişilik
özelliklerini ifade eder.
* Çevresel katalizörler ise uygun eğitim olanakları, aile, sosyal yapı, sosyo-ekonomik durum gibi değişkenleri içerir.
* Üstün zekânın
üstün yeteneğe dönüşüm
sürecinde etkili olan diğer boyutlar
öğrenme-uygulama ve şans boyutlarıdır.
* Öğrenme-uygulama boyutunda
etkili ve sistematik bir eğitim ile üstün zekânın
üstün yeteneğe dönüşümünün olumlu etkilenebileceği belirtilir.
* Şans boyutu
daha önce bahsedilen boyutları etkileyen en genel boyut olarak değerlendirilebilir.
*
Şans, üstün zekâ genlerine sahip olmaktan yetenek
gelişimini destekleyen bir aileye sahip olmaya kadar birçok değişkeni olumlu
veya olumsuz etkileyebilir.
ÖZEL YETENEKLİLERİN ÖZELLİKLERİ
* Özel yetenekli
bireylerin karakteristik özelliklerine pek çok kaynakta rastlanabilir.
* Teknolojinin, özellikle internet ve sosyal medya kanallarının yaygın olarak kullanıldığı 21.yüzyılda konuyla ilgili kaynaklara ulaşma kolaylığı yaşandığı gibi, yanlış bilgilerle karşılaşmak da söz konusudur.
* Bu nedenle özellikler kaynağın
güncelliği, güvenirliği, alana özgü yetenekten söz ediliyorsa o alanın
çerçevesi dikkate alınarak incelenmelidir.
* Özel yeteneklilerin
karakteristik özellikleri bazı kaynaklarda gelişim alanlarına göre, bazı
kaynaklarda yaş gruplarına göre sınıflara ayrılmıştır.
* Gelişim dönemleri açısından bakıldığında bilişsel gelişimleri ve dil
gelişimleri genellikle birbiriyle ilişkili görülüp bu alanlardaki öne çıkan
karakteristik özellikler; uzun dikkat süresi, güçlü bellek, çabuk öğrenme ve
öğrendiğini transfer etme, erken
dil gelişimi olarak
sıralanabilir (Suveren, 2006).
* Fiziksel gelişimle ilgili özellikler incelendiğinde birbirine zıt özelliklere rastlanabilir.
* Bazı kaynaklarda özel yeteneklilerin çok sağlıklı, bazılarında çelimsiz oldukları geçer (Çitil & Ataman, 2018). Özel yeteneklilerin sosyal duygusal alandaki karakteristik özellikleri Ayas ve Kirişçi (2017) tarafından gelişmiş mizah, sosyal duyarlılık ve mükemmeliyetçilik olarak sıralanmıştır. Sosyal duygusal gelişim alanı da farklı kaynaklarda farklı bakış açılarıyla ele alınmıştır.
Örneğin bir bakış açısına göre özel yetenekliler sosyal-duygusal açıdan güçlüdür; bir diğer bakış açısına göre ise hassastır (Neihart, 1999).
* Özel yeteneklilerin
karakteristik özelliklerini belli listelere sığdırmak çok doğru olmayabilir.
Ancak özellikle çocuklarda yaygın
olarak görülen özellikleri bilmek, özel yetenek potansiyeli taşıyanları
belirlemede yardımcı olabilir.
* Özel yetenekli çocuklarda görülen dikkat çekici özellikler şöyle
sıralanabilir (Ayas & Kirişçi, 2017; Cukierkorn vd, 2007; Çitil
& Ataman, 2018; Demirel Dingeç,
2021):
* Akranlarına göre erken ve ileri düzeyde
dil gelişimi olması,
*Akranlarına göre erken ve ileri düzeyde
dil gelişimi olması,
* Genellikle erken okuma ve okumayı kendiliğinden öğrenme,
*Asenkronize gelişim
gösterme,
* Empati, sorumluluk gibi özelliklerde erken gelişim gösterme,
*Duygusal açıdan hassas olma,
* Liderlik eğilimi gösterme,
*Meraklı olma, çok soru sorma,
*Yaşından ileri düzeyde mizah yeteneği olması,
* Mantık, muhakeme
gibi becerilerde erken ve hızlı gelişim gösterme,
*Mükemmeliyetçilik eğilimi
gösterme,
*Sosyal, toplumsal
olaylara, evrensel değerlere karşı duyarlı olma,
*Geniş hayal gücü ve yaratıcılık gösterme,
*Geniş ilgi alanına sahip olma ve bazı konulara
derin ilgili olma.
*Elbette bu özellikler her özel yetenekli
bireyde görülmeyebilir.
* Özel yeteneklileri normal gelişim gösteren
akranlarından ayıran özellikler olduğu kadar, kendi içlerinde birbirinden farklı kılan
özellikleri de vardır.
* Özel yetenekli
çocukların karakteristik özelliklerinin her birinde aynı düzeyde görülmeyebileceği belirtilmişti.
* Buna ek olarak özel yetenekliler grubun içinde farklı olan ikinci gruplar vardır.
* Bu bireylere
iki kere özeller adı verilebilir.
* Savantlar, zihinsel
sınırlılıklarla beraber en az bir alanda normalüstü
yeteneğe sahip olan kişilerdir. Williams
sendromu olanlar da savant kişiler
gibidir ancak onların
aksine oldukça sosyaldirler (Sak, 2011a).
** Özel öğrenme güçlüğü olan özel yetenekliler de iki kere özel bireyler için örnek oluşturabilirler.
* Ayrıca deha çocuklar da özel yetenekli
çocuklar kategorisinde yer alıp çocuk yaşta yetişkin
performansı gösteren çocuklardır.
ÖZEL YETENEKLİLERİN TANILANMASI
* Özel eğitimde
tanılama için en basit hâliyle
normalden farklı olan bireylerin özelliklerini sistematik biçimde belirleme süreci
denebilir.
* Alan yazındaki
kapsamlı bir tanıma
göre ise tanılama;
özel eğitime muhtaç çocukların sorunlarının ne olduğunu, bunun derecesini ve onlara nasıl eğitim verip nasıl yardım
edilebileceğini belirlemek amacıyla
zihinsel, sosyal,
bedensel alanlarda zayıf ve güçlü olduğu yönlerini,
kişilik yapısını ve değerlerini saptamak
amacıyla yapılan bilimsel uğraşa
denir (Özsoy vd.,1998).
* Bu işlemlerde
önemli olan bireylerin güçlü ve zayıf yönlerini belirleyerek ihtiyaçlarını ortaya çıkarmaktır.
* Özel yetenek
konusundaki tanımlar ve kuramlar hatırlanırsa kavramın sadece zekâ puanıyla değil
pek çok bileşenle ve gelişim süreciyle
ifade edildiği hatırlanacaktır.
* Dolayısıyla özel yeteneği tanılamak için sadece zekâ puanını ölçme anlayışı da değişmeye mecbur kalmıştır.
* Bu konuda Clark (1997) özel yeteneğin tanılanmasında öğretmenlerin aday gösterme formları, öğrencinin gelişim alanlarına ilişkin öğretmen raporları, öğrencinin aile hayatıyla ve sağlık durumuyla ilgili spesifik durumları içeren öyküsü, akran değerlendirme formları, okul ve okul dışı ilgi ve tutum envanterleri, öğrencinin çalışmaları, tarama testleri ve grup zekâ testleri kullanılarak çok boyutlu ve aşamalı bir süreç önermiştir.
* Özel yeteneklilerin tanılanmasını kısa birkaç adımda veya daha detaylı basamaklar hâlinde ele alan kaynaklar vardır. Tanılama sürecinde izlenecek ana adımlar; özel yetenek potansiyeli taşıyan öğrencileri tanılamaya aday gösterebilmek, bir tarama aşamasından geçirmek, daha detaylı bir ölçmeye almak ve bireyle ilgili karar vermek şeklinde özetlenebilir.
* Aday gösterme aşaması isminden
de anlaşılacağı gibi öğrencinin özel yetenek tanısına henüz aday olduğu aşamadır.
* Öğrencinin kendisi,
akranları, ailesi, öğretmenleri aday gösterme aşamasında rol alabilirler.
* Bu aşamada özellikle öğretmenlere önemli roller düşmektedir.
* Aday gösterme
aşamasında elbette öğrenci
kendi ilgi ve yetenek düzeyiyle
ilgili bir fikre sahiptir ve özel yetenekle ilgili
bir program başvurusu
varsa kendini aday gösterebilir.
* Ancak küçük yaşta bir öğrenci programlardan haberdar olma veya aday girişimci
olma konusunda yetersiz
kalabilir.
* Akran aday göstermesi de belli düzeyde bilgi verse bile tek başına kullanıldığında yanıltıcı olabilir.
* Örneğin bir çocuk çok sevdiği bir arkadaşını yetenekli
bulmasa da olumlu değerlendirirken hoşlanmadığı bir arkadaşını yetenekli bulsa bile olumsuz değerlendirebilir.
*
Ailelilerin ise bazen aşırı mütevazı
olması bazen de çocuklarının gelişimlerine uygun davranışlarını olağanüstü bulmaları gibi nedenlerle aday göstermeleri kısmen yanlı olabilir.
* Bu aşamada öğretmenler çocukları akranlarıyla daha nesnel
kıyaslayabildikleri ve öğrencileri iyi
tanıdıkları için aday gösterme konusunda
diğer bireylere göre daha sağlıklı
veriler sunabilirler.
* Öğretmenlerin öğrencileri aday gösterebilmesi aslında öğrencileriyle geçirdikleri zaman içinde oluşan gözlemlerinin bir sonucudur. Yine de bazı aday gösterme
formları öğretmenler için yararlı olabilir.
* Bu formlara Dağlıoğlu’nun (1995) ikinci ve beşinci sınıf aralığındaki özel yetenekli öğrencilerin belirlenmesinde kullanılması amacıyla geliştirdiği öğretmen gözlem formu bir örnek olarak verilebilir.
* Bu formda öğretmen her bir madde için öğrencide gözlemlediği sıklık düzeyini işaretlemektedir.
* Tarama aşamasında ise aday gösterilen öğrencilerin tamamını bireysel
olarak değerlendirmek zaman ve enerji açısından mümkün değilse bu sayıyı azaltmak için grup ölçekleriyle bir eleme gerçekleştirilir.
* Eğer böyle bir sınırlılık yoksa
tüm öğrenciler aday gösterilmiş gibi tarama aşaması hepsine de uygulanabilir. Örneğin
bir okulda özel yetenekli öğrenciler için açılacak bir sınıf için okuldaki
bütün öğrenciler bir başarı testiyle taramadan geçirilebilir.
* Ancak ülke çapında bir programa
bütün öğrencilerin aday gösterilmesi her zaman mümkün olmayacağı için sadece aday gösterilenler
tarama aşamasına yönlendirilebilir.
* Grup zekâ testleri, başarı
testleri bu aşamada
kullanılabilecek araçlar arasındadır.
* Bireysel ölçme-değerlendirme aşaması aslında tanılama konusunda adı en çok geçen bireysel zekâ testlerinin uygulandığı aşamadır. ASIS (Anadolu-Sak Zekâ Ölçeği), SB (Stanford- Binet) Zekâ Testi), WÇZÖ (Wechsler
* Çocuklar İçin Zekâ Ölçeği)
en çok bilinenen bireysel testlere
örnek olarak verilebilir.
* Fakat bu aşama bu ölçeklerle sınırlı
değildir.
* Burada kullanılacak araç, tanılamanın amacıyla, programın içeriğiyle bire bir ilişkilidir.
* Özellikle akademik becerilerin yoklandığı bir tanılama sürecinde
bireysel zekâ testi tercih edilebilir, ancak yabancı dil üzerine bir yetenek programı öğrenci
arıyorsa elbette dil becerileri ölçülmeye
çalışılacaktır.
* Bunun için o alandaki
ilgili araçlar tercih edilmelidir.
* Bir yaratıcılık testi, belki bir ürün dosyası,
yetenek sınavı bu araçlara örnek olabilir.
* Son olarak karar verme aşamasında bu ana kadar elde edilen veriler bilimsel
kurallara uygun şekilde birleştirilir.
* Bir ekip tarafından bireyin özel yetenekli
olup olmadığına karar verilir.
* Bir zekâ testi raporu
zekâ puanı açısından
kolaylıkla yorumlanabilir.
* Ancak tanılama
sürecinde farklı araçlardan da yararlanılmış olabilir
ve bu puanlar doğru birleştirilmelidir.
* Ayrıca pek çok özel yetenek kuramında
azim, motivasyon gibi kişilik özellikleri; yaratıcılık gibi zekâyla
ilişkili ancak farklı boyutlar
da yer almaktadır.
* Dolayısıyla tanılamada
yaratıcı bir ürün değerlendirme, grup çalışmalarındaki liderlik
becerileri, problem çözmeye odaklanma gibi pek çok özelliğe
bakılıyor olabilir.
* Tüm bunlar
özel yetenek tanısının
dikkatli şekilde bir ekip tarafından
verilmesi gerekliliğini göstermektedir.
ÖZEL YETENEKLİLERİN TANILANMASINDA ÖĞRETMENLERİN DİKKAT ETMESİ
GEREKENLER
* Özel yeteneklilerin tanılanması sürecinde çocuğun
kendisi, ailesi, akranları, öğretmenleri, özel eğitim
uzmanları gibi pek çok paydaş rol alabilir.
* Paydaşlar
tanılama sürecinde hata yapmamaya, programla
uyumlu ve güvenilir araçlar
kullanmaya, alana özgü değerlendirmelere, tanılama
zamanına, zorluk düzeyine
dikkat etmelidir.
* Tanılamanın özellikle ölçme kısmında daha çok
alan uzmanları rol alsa da sürecin tamamında
öğretmenlerin önemi büyüktür.
* Öğretmenlerin özel yetenekli bir öğrencinin tanılanmasında dikkat edeceği bazı noktalar şöyle sıralanabilir:
*Öğretmenler öğrencilerini eğitim öğretim etkinlikleri süresince dikkatli şekilde
gözlemlemelidir.
*Öğrencilerinin güçlü ve zayıf yanlarını belirleyebilmelidir.
*Özel yetenek potansiyeli olabilecek öğrenciler için ne tür yönlendirmeler yapabileceğini bilmelidir.
* Bazı özel yetenek programları, örneğin Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM)
belli dönemlerde tanılama
yaparlar.
*Öğretmenler bu zamanları takip etmeli ve ilgili öğrencilerini aday göstermeyi atlamamalıdır.
*Özel yetenek
potansiyeli olan öğrencilerin keşfedilmesinde alan uzmanlarının fikirleri değerlidir.
*Öğretmenler çalıştıkları disiplindeki alana özgü uzman ve kurumlardan haberdar
olmalıdır.
*Örneğin matematik öğretmeni bu alanda yetenek potansiyeli olan bir öğrenciyi
matematik ve fen alanında eğitim veren Üstün Yetenekliler Eğitim Programı (ÜYEP) yetenek sınavlarına
başvurması için bilgilendirebilir ve cesaretlendirebilir.
*Bir lise öğrencisi
yetenekleriyle ilgili programları çok daha kolay takip ediyor olabilir.
*Özellikle küçük yaştaki öğrenciler için öğretmenlerin bu desteği daha önemlidir.
* Özel yetenek
potansiyeli olan bazı öğrenciler kolaylıkla
fark edilirken bazıları
arka planda kalabilir.
*Öğretmenler özel yetenekliler için kaynaklarda verilen
karakteristik özelliklerin tamamını
öğrencilerde beklememelidir. Bireysel farklar, gelişim hızı, mizaç, farklı alanlarda
yetenek potansiyeli taşıma gibi birçok neden
öğrencilerin farklı özellikler sergilemesine neden olabilir.
*Öğretmenler çok ve çeşitli
kaynaktan yararlanarak, yeterli
zamanda gözlem yaparak
öğrencilerin potansiyelini daha sağlıklı
belirleyebilirler.
*Örneğin ailelerle görüşmeler, farklı branş öğretmenleriyle görüşmeler, aday
gösterme formları bu kaynaklara örnek olabilir.
*Kendisini bireysel çalışmalarda iyi
gösterenler, grup çalışmalarında daha başarılı olanlar, sözlü ifade becerisi
güçlü olanlar gibi farklı türdeki
öğrencileri yakalamak için öğretimde çeşitliliğe dikkat edilmelidir.
*Tanılama sırasında
dikkat edilecek spesifik
bir durum da iki kere özel öğrencilerin belirlenmesidir.
*Örneğin özel öğrenme güçlüğü olan bir öğrencinin okuma güçlüğü, belki dil alanındaki yetenek potansiyelini gizleyebilir.
*Bazen de özel yetenek
potansiyeli öğrenme güçlüğünü gizleyebilir.
*Bu nedenle öğretmenler her öğrencinin güçlü ve zayıf yönlerini, dikkatli
biçimde gözlemlemelidir.
*Sözel, görsel, işitsel türlerde araçlardan aynı anda yararlanmak, portfolyo değerlendirme veya dinamik değerlendirme gibi alternatif tanılama yaklaşımlarını tercih etmek iki kere özelleri belirlemede yardımcı olabilir.
* İki kere özel öğrencilerin veya dezavantajlı özel yetenekli öğrencilerin tanılanmasında sürece dayalı değerlendirmelerin kullanılması doğru tanılama oranını yukarılara çekmektedir.
*Örneğin hem özel yetenek potansiyeli olan aynı zamanda diskalkuli özelliği
taşıyan bir öğrenciyle çalışırken matematik işlemlerini zihinden
yapmasına veya tablet, bilgisayar kullanmasına izin verilmesi faydalı
olabilir.
*Tanılama için öğrencinin bu desteklerle gösterdiği özellikleri ve gelişimi
dikkate alınmalıdır.
ÖZEL YETENEKLİLERİN EĞİTİMLERİ
* Özel yetenekli
öğrencilerin normal gelişim
gösteren arkadaşlarından farklı özellikleri olması,
eğitsel ihtiyaçlarını da farklılaştırmaktadır.
* Bu nedenle normal öğretim programında, öğretim yöntemlerinde, ortamlarında farklılaştırmalar onlar için gereklidir.
* Hatta bunların
bazıları normal gelişim
gösteren öğrenciler için bile etkili olabilir.
* Farklılaştırma farklı boyutlarda yapılabilir.
* Örneğin kazanımlara aynı veya başka bir disiplinden eklemeler yapılması, üst sınıflardan kazanımlar çekilmesi içeriği farklılaştırılabilir.
* Öğrencilerin bir etkinlikte U düzeniyle veya kümeler
şeklinde oturmalarını istemek,
etkinliğin ilerlemesini tamamen
etkileyebilecek bir farklılaştırmadır.
* Dersle ilgili
bir geziye gidilmesi
veya derse bir konuk davet edilmesi de farklılaştırmalara örnektir.
* Öğrencilerin yazılı teslim edecekleri ürünlerini birer afiş
veya poster şeklinde hazırlamaları da
çıktıları farklılaştırabilir.
* Özel yeteneklilerin eğitimi alanındaki farklılaştırmaları farklı boyutlarda görmenin
mümkün olduğu anlaşılmıştır.
* Bu öğrencilerle gerçekleştirilen eğitsel uygulamalar yaygın olarak gruplama, zenginleştirme ve hızlandırma başlıklarında toplanır
(Clark, 1997; Demirel
Dingeç, 2021).
* Ayrıca mentorluk
uygulaması da özel yeteneklilerin eğitim stratejileri kapsamında değerlendirilebilir (Sak, 2011a).
Gruplama
* Gruplama stratejisi adından da anlaşıldığı gibi özel yetenekli
öğrencilere grup hâlinde eğitim verilmesiyle ilgilidir.
* Ancak bu gruplar tamamen
özel yeteneklilerden oluşabileceği gibi, farklı yetenek
düzeyindeki öğrencilerden de oluşabilir.
* Benzer şekilde
gruplama zamanı bütün okul zamanını
kapsayabileceği gibi, sadece
belli zamanlarda da yapılabilir.
* Davis
ve Rimm (1998) gruplama türlerini
tam zamanlı homojen
sınıflar, tam zamanlı
karma sınıflar ve yarı zamanlı ya da geçici gruplamalar olarak üçe ayırmışlardır.
* Ayrı bir tanılama süreci, öğretim programı, değerlendirmesi olan özel okullar, tam zamanlı homojen sınıflara örnek olabilir.
* Normal öğrencilerle birleştirilmiş özel yetenekliler grubu tam zamanlı karma sınıflara
örnek olabilir.
* Destek eğitim odaları ise geçici gruplamalara örnek olabilir.
* Gruplama türlerinin bazıları okul içinde,
bazıları okul sonrasında ve hatta okullar
arasında uygulanabilir.
* Öğretmenlerin sınıfta zaman zaman yararlanabileceği gruplama türlerine ise farklı yetenek gruplamaları örnek olarak verilebilir:
Sınıf içi benzer yetenek grupları:
* Bu gruplama
türü ile sınıfta
ders etkinlikleri yürütülürken benzer yetenek profiline sahip öğrenciler aynı gruplara yerleştirilirler.
* Belli etkinliklerde özel yetenekli öğrenciler aynı grupta yer alarak düzeylerine uygun şekilde çalışabilirler.
Sınıf içi karışık yetenek
grupları:
* Karışık yetenek grupları yaygın olarak kullanılan
bir gruplama türüdür.
* Bu tür gruplama ile öğrenciler yetenek
düzeylerine bakılmaksızın öğretmenlerin tercihlerine göre veya
öğrencilerin kendi isteklerine göre birkaç
kişilik gruplara ayrılırlar.
* Bu gruplamada farklı yetenek düzeyindeki öğrencilerin birbirlerinin eksik yanlarını gidermesi beklenir.
Sınıf içi çok düzeyli
gruplar:
* Çok düzeyli gruplama, bir tür sınıf içi karışık yetenek grubudur.
* Öğretmenler,
öğrencileri belirli düzeylere ayırarak her bir gruba bir üst düzey, birkaç tane
ortalama ve bir de düşük performans gösteren
öğrenci atarlar.
Zenginleştirme
* Özel yeteneklilerin eğitimlerinde zenginleştirme uygulamaları için öğretim programının kendisini ve eğitim
olanaklarını çeşitlendirerek eğitim öğretim sürecini
normalin ötesine taşımak denebilir.
* Zenginleştirme türlerine
içerik transferi, müfredat
daraltma, bağımsız çalışma,
öğrenme merkezleri, saha gezileri ve okul sonrası
programlar örnek olarak
verilebilir.
* Özel yetenekli öğrenciler için hazırlanmış programlarda en sık tercih edilen
farklılaştırma stratejisi zenginleştirmedir (Clark, 1997).
* Öğretmenlerin sınıfta
yararlanabilecekleri zenginleştirme türleri
oldukça fazladır.
* Yeni ders konularıyla içerik,
yeni teknik ve yaklaşımlarla süreç,
farklı türde çıktılarla ürün zenginleştirmesi yapılabilir.
Hızlandırma
* Hızlandırma, bir eğitim
programının çeşitli uyarlamalarla normal süresinden daha önce tamamlanmasıdır (Dağlıoğlu, 2010).
* Hızlandırma özel yetenekli bireylerin eğitiminde özellikle akademik
anlamda oldukça etkilidir. Bu stratejinin okula erken başlama, sınıf atlama, üstten ders alma, sınavla ders
geçme gibi öğrencinin özelliğine göre seçilebilecek türleri vardır
(Demirel & Ayas,
2013).
* Hızlandırma uygulanması için özel yetenekli
öğrencinin hazır ve istekli olmasına
dikkat edilmelidir.
* Öğretmenler sınıfta hızlandırmadan yararlanmak için öncelikle öğrencinin düzeyinden haberdar olmalıdır.
* Çünkü hızlandırmayla öğrenciye yapamayacağı kadar zor bir görev vermek
hedeflenmemektedir.
* Örneğin ortaokul düzeyinde
fen bilimleri dersi için özel yetenekli öğrencilere yönelik bir içerik hızlandırması şöyle yapılabilir:
* Hücre konusu 7. sınıf öğretim programında yer alıyor olabilir,
özel yetenekli öğrencilerin bu bilgileri bildiğine
emin olduktan sonra bu kısım hızlıca geçilerek,
* 8. sınıf veya daha ileri düzeyden
hücre konusuyla ilgili içerik aktararak
hızlandırma yapabilir.
* Farklılaştırma yaparken
birkaç stratejiyi birlikte
kullanmak daha etkili olabilir.
* Ayrıca hızlandırma, zenginleştirme, gruplama yaparken
dikkat edilmesi gereke önemli noktalar
şöyle sıralanabilir:
*Farklılaştırma planlı olmalı,
gelişigüzel etkinlik yığını
olmamalıdır.
* Çok çeşitli etkinlik,
yöntem, teknik kullanmak
en iyi farklılaştırma anlamına gelmez.
* Uygulamalar bir plan dâhilinde, ulaşılmak
istenen kazanımlar ne ise onlara yönelik şekilde
seçilmelidir.
* Farklılaştırma yapılırken öğrencilerin düzeyi, ilgi ve yetenek alanları
belirlenmelidir.
*Öğrencilere zorluk düzeyi
çok yüksek veya çok düşük
görevler vermekten kaçınılmalıdır.
* Farklı dersler ortak temalar altında
ele alınmalı ve disiplinlerarası bağlantılar kurulmalıdır.
*Özel yetenekli öğrencilerle çalışırken temalardan yararlanılması çok farklı alanlar arasında ilişki kurmaya fırsat verecektir.
Örneğin değişim gibi bir tema sözel, sayısal ve hatta fiziksel alandaki pek çok derste ortak olarak kullanılabilir.
*Öğrencilere çalışmalarını gerçek
dinleyicilere sunma fırsatı
verilmeli ve böylece öğrenciler motive edilmelidir.
*Farklılaştırma yapılırken hem öğretmenler hem de öğrenciler için normalde olanın ötesine gidilmesi söz konusudur.
*Öğrencilerin bu gibi çalışmalarda devamlılık göstermesi için çalışmalarının dönütler alması ve hedef kitleyle
buluşması
son derece önemlidir.
TÜRKİYE’DE ÖZEL YETENEKLİLERE EĞİTİM VEREN KURUMLAR
* Türkiye’de özel yeteneklilere eğitim veren kurumların çıkışı 1960’lı yıllara
kadar gitmektedir.
* Türdeş sınıf denemesi şeklinde başlatılan çalışmalar kısa sürmüş; 1990’lı yıllardan
itibaren yeniden bu öğrencilere yönelik eğitim kurumları açılmaya
başlanmıştır.
* Günümüzde özel yeteneklilere yönelik eğitim veren kurumlar, okullardaki programlar ve okul sonrası programlar olarak ikiye ayrılabilir.
* Okul boyutunda
genel olarak lise düzeyinde eğitim verilmektedir. İlkokul
ve ortaokul düzeyinde ise özel yetenekliler için açılan destek eğitim odalarının sayıları artmaktadır.
* Okul sonrası
programlar ise Bilim ve Sanat Merkezleri (BİLSEM), üniversiteler bünyesinde yürütülen
programlar ve bazı özel yetenek programlarıdır (Demirel
& Öpengin, 2020).
Özel Yeteneklilere Eğitim Veren Okullar
* Özel yeteneklilere eğitim veren kurumlara
okullar veya okul bünyesindeki sınıflar
olarak bakılabilir.
* Özel yetenekliler için açılan destek
eğitim odalarında özel yetenek tanısı almış öğrenciler bazı derslerde eğitim
alırlar.
* Bu eğitimin
gelişigüzel etkinliklerden oluşmaması, öğrencilerin düzeyine ve ihtiyaçlarına uygun olması önemlidir.
* Bu sınıfların
öğretmenleri özel yeteneklilerin özellikleri, eğitimleri, öğretimin
farklılaştırılması konusunda bilgi sahibi olmalı, öğrencilerin diğer öğretmenleriyle etkileşim hâlinde
kalmalıdır.
* Özel yeteneklilere özgü eğitim veren okullar söz konusu olduğunda
ise ilk akla gelen fen liseleri olacaktır.
* Gerçekten de fen liselerinin
açılmasında matematik ve fen bilimleri dallarında özel yetenekli öğrencilerin yetiştirilmesi amaçlanmıştır.
* Öğrencilerin fen liselerine
giriş koşulları, öğretmenlerin seçimi ve farklılaştırılmış öğretim programıyla
fen liselerinin ilk hâli özel
yeteneklilere eğitim veren tam zamanlı ve homojen yetenek gruplamasına harika
bir örnektir.
* Günümüzde ise ölçütlerden kısmen uzaklaşmış olsa da fen liseleri hâlâ özel
yeteneklilerin eğitiminde etkili olan kurumlar arasındadır.
* Benzer şekilde sosyal bilimler
liseleriyle güzel sanatlar ve spor liseleri de alana özgü ağırlıklı eğitim
veren kurumlardır.
* Ancak özel yeteneklilere eğitim veren kurumlarda olması gereken özellikler
açısından güçlü yönleri olduğu kadar, zayıf yönleri de bulunmaktadır.
* Örneğin yetenek sınavlarının genel merkez sınavlarından
sonra yapılması merkezi sınavlarda başarısız olan öğrencilerin spor
liselerine yönelmesi gibi bir durum oluşturmakta ve eğitim
niteliğini azaltmaktadır.
* Konservatuvarlar ise alana özgü
ve yoğun eğitim vermesi, yetenek sınavları, alan uzmanlarıyla çalışması açılarından özel yeteneklilere eğitim
veren okullar anlamında
iyi örneklerdendir.
ÖZEL YETENEKLİLERE EĞİTİM VEREN OKUL SONRASI PROGRAMLAR
* Özel yetenekli
öğrenciler kendi okullarına devam ederken okul sonrası saatlerde
yeteneklerine uygun programlara katılabilirler.
* Türkiye’de 1992 yılında üstün yetenekli
öğrencilerin eğitimi için Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde Üstün Yeteneklilerin Eğitimi Şubesine bağlı olarak Bilim
ve
Sanat Merkezleri (BİLSEM) kurulmuştur.
* Okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim çağındaki özel yetenekli öğrencileri normal eğitim programlarından arta kalan zamanlarda eğiterek potansiyellerini geliştirmek amacıyla geliştirilen BİLSEM modeli okul sonrası uygulamalara iyi bir örnektir.
* BİLSEM’e katılmaya hak kazanan öğrenciler kendi okullarına devam ederken hafta içi okul sonrası saatlerde veya hafta sonu bu programa katılırlar. BİLSEM’lerde öğrenciler yetenek alanlarına -resim, müzik ve genel zihinsel yetenek- göre gruplara ayrılmakta ve ağırlıkla proje odaklı çalışmalar yapmaktadırlar (Baykoç Dönmez, 2004).
* Bir BİLSEM’deki ilgili öğretmenin kişiliği,
tecrübesi, vizyonu, istekliliği oradaki eğitim çıtasını
çok yukarılara çıkarabilirken bu durumun öğretmen özelinde kalması
ise bir sınırlılık olarak değerlendirilebilir.
* Okul sonrası uygulamalara bir örnek ise üniversite tabanlı
programlardır.
* Anadolu, Hacettepe, Ege, İnönü, Karabük
ve Bülent Ecevit
üniversitelerinde bu alanda uygulama ve araştırma merkezleri kurulmuştur (Demirel & Öpengin, 2020).
* Bunların ilk ve en aktif olanı Üstün Yetenekliler Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’dir (ÜYEP).
* Bu merkez 2007 yılında Anadolu Üniversitesi bünyesinde bir birim olarak hizmete başlamış, 2014 yılında merkez hâlini almıştır.
* Merkezin genel amacı zekâ, yaratıcılık, özel yetenek alanlarında bilimsel araştırmaları yürütmek, zekâ ölçümleri yoluyla özel yetenekli öğrencileri tanılamak ve öğrencilerin entelektüel potansiyellerini en üst düzeye taşımalarına yardımcı olacak farklılaştırılmış eğitim ve rehberlik hizmetleri sunmaktır (ÜYEP, 2022).
* ÜYEP’te bireysel
tanılama, aile danışmanlığı, öğrenci danışmanlığı gibi hizmetler olmakla
birlikte matematik ve fen alanlarında özel yetenekli öğrencilerle bir grup eğitimi
yapılmaktadır.
* Merkez bünyesinde yer alan program;
kendine özgü tanılama,
müfredat, öğretim, değerlendirme, program ve öğretmen
eğitimi modellerinden oluşan
kapsamlı bir eğitim programıdır (Sak, 2011b).
* Tanılama alana özgü olup matematik ve fen alanında
eğitim veren programda,
içerikle uyumludur.
* Her sene 5. sınıf öğrencilerinden programın
sınavına katılan ve programa girmeye hak kazananlar
ortaokul boyunca okul sonrası
şekilde derslere katılırlar.
** Dersler hazırlanırken bilgi, analitik yetenek,
yaratıcı yetenek ve pratik yetenek kazanımları derlenir.
* Gerekli durumlarda sınıf düzeyindeki kazanımların bazıları azaltılarak üst sınıftan yeni kazanımlar eklenir.
Bunlara analitik yetenek,
yaratıcı yetenek ve pratik yetenek
kazanımları da eklendiğinde yeni bir öğretim
materyalinin zemini oluşur.
* Bu kazanımlar doğrultusunda hızlandırma ve zenginleştirme stratejilerinin birlikte kullanılmasıyla dersler
işlenir.
* Ünitelerin girişlerinde konuk öğretim üyelerinin derslere davet edilmesiyle öğrencilerin dikkati çekilir.
* Ancak dersleri özel yeteneklilerin eğitimi konusunda eğitimler almış ve alanında uzman öğretmenler yürütmektedir.
* Değerlendirme bileşeninde ise birkaç boyut vardır. İlk olarak programdaki öğrenciler her dönem değerlendirilir.
* Ayrıca öğrencilerin de dersleri ve programı değerlendikleri formlar değerlendirme amaçlı kullanılır.
* Ek olarak ailelerden de aile eğitimleri ve programla ilgili görüşleri alınır.
ÖZEL YETENEKLİLERİN ÖĞRETMENLERİ
* Özel yetenekli öğrencilerin farklı özellikleri ve bunlara dayalı
farklı eğitim ihtiyaçları akıllara şu soruyu getirmektedir:
* Bu öğrencilerin öğretmenleri de özel yetenekli olmalı mıdır? Bu soru özel yeteneklilerin öğretmenlerinde beklenen özellikler incelenerek cevaplanabilir.
* Dağlıoğlu’na (2010)
göre özel yetenekli öğrencilerin öğretmenleri etkili
sınıf ortamı oluşturmalı, nitelikli sorular sorma, yüksek düzey düşünme seviyesini artırmalı ve
yaratıcılığı cesaretlendirmelidir.
* Bu temel üzerine özel yeteneklilerle çalışan öğretmenlerde beklenen
özellikler şöyle sıralanabilir:
*Öğrencinin görevlerini onun düzeyine ve hızına uygun vermelidir.
*F
Ödevlerde tekrarlara ve alıştırmalara ağırlık
vermemelidir.
*Farklı öğrenme ve öğretme teknikleri, malzeme ve araç-gereç kullanmalıdır.
*Tartışma, proje ve drama çalışmalarına önem verilmelidir.
*Analiz, sentez ve değerlendirme basamaklarını içeren çalışmalar yapmalıdır.
*Grupla olduğu kadar bireysel çalışmalara da önem vermelidir.
*Öğrencileri zaman zaman liderliklerini geliştirmeye teşvik etmelidir.
*Başarılarını çocuğun kendi performansı içerisinde değerlendirmelidir.
*Öğrencinin akademik ve sosyal-duygusal gelişimiyle ilgili anne ve babalarla sürekli iş birliği
içerisinde olmalıdır.
*Akademik konuların dışında
sanat ve spor gibi alanlardaki bilgi ve becerilerinin de gelişmesini desteklemelidir.
* Çocuğun başarılarını mutlaka
ödüllendirmelidir.
* Özel yeteneklilerin öğretmenleri için pek çok uzman (Ataman, 2000; Clark, 1997; Cropley & Urban, 2000; Koshy, 2002; Tuğrul, 1994) öğrencilerde
yaratıcılığın geliştirilmesini desteklemelerinin önemine değinmişlerdir.
* Hatta (Clark,
1997) öğrencilerin yaratıcılığını teşvik eden öğretmenlerde bazı özelliklerin görüldüğü
de belirtilmiştir.
* Öğretmenler başta kendileri yaratıcı bir kişi modeli oluştururlar.
* Öğrencilerinin yaratıcı
davranışlarını pekiştirmeyi atlamazlar.
* Yaratıcı davranışlar için sınıf atmosferini de hazırlarlar.
* Öğrencilerin bağımsız
çalışmaları için onlara
cesaret verirler.
* Özel yetenekli
öğrencilerin öğretmenleri için beklenen özellikler daha da artırılabilir.
* Ancak en önemli özelliklerden biri alan uzmanlığıdır.
* Bu bölümün başında özel yetenekli öğrencilerin öğretmenleri de özel yetenekli olmalı
mı sorusuna en doğru cevap alan uzmanlığıyla verilebilir.
* Öğretmenlerin de özel yetenekli olmasına
gerek yoktur veya her şeyi bilmeleri mümkün değildir.
* Ancak bu çocuklarla çalışacak
kişilerin farklılaştırma yapması için alanına
hâkim olması, öğrencilerin düzeyine göre içeriğin derinlerine gidebilmesi gereklidir.
* Hem branşındaki hem de özel yetenekliler alanındaki güncel gelişmeleri takip etmesi gereklidir.
* Örneğin özel yeteneklilerin eğitiminde etkili öğretim tekniklerini bilmeleri, bunları öğrenmek için istekli ve araştırmacı olmaları
öğretimde farklılaştırma yapmaları için gereklidir.
* Özel yetenekli
çocukların akranlarından farklı özellikleri olmakla
birlikte kendi içlerinde
de bireyselleşen öğrenme özellikleri olabilir.
* Bu nedenle
öğretmenlerinin farklılıklara karşı esnek, eleştiriye açık, çok soru sorulmasına karşı toleransı yüksek
mizaçta olmaları da onlarla çalışırken önemli avantaj oluşturacaktır.
* Son olarak günümüz çocuklarının teknolojinin hızla ilerlediği bir dünyaya doğdukları düşünülürse özel yeteneklilerle çalışan öğretmenlerin teknolojik gelişmelere karşı ilgili olmaları farklılaştırma yapmalarına ve öğrencilerle etkili iletişim kurmalarına olumlu bir katkı sağlayabilir.
TÜRKİYE’DE ÖZEL YETENEKLİLERLE ÇALIŞAN ÖĞRETMENLERİN YETİŞTİRİLMESİ
* Özel yetenekli
öğrencilerin öğretmenlerinin yetişme süreci, lisans ve lisansüstü eğitimle
meslek hayatı içerisinde alınan
eğitimler şeklinde olabilir. 2015-2016 öğretim yılı itibarıyla Özel Eğitim
Öğretmenliği olarak tek bir lisans programı şeklinde
ÖSYM kılavuzunda yer almaktadır.
* Özel eğitim öğretmen adayları zorunlu derslerinin yanında özel yeteneklilerin eğitimiyle ilgili seçmeli dersleri alabilirler.
* Ancak özel yeteneklilerin öğretmenleri için alan uzmanlığının önemi hatırlanırsa lisansüstü eğitimin bu alandakiöğretmenler için çok daha uygun olduğu belirtilebilir.
* Örneğin bir matematik öğretmeni
matematik alanına zaten hâkim olmalı ve bunun üzerine özel yeteneklilerle ne tür çalışmalar yapabileceğine odaklanmalıdır.
* Bunun için lisansüstü derslerden veya hizmet içi eğitimlerden yararlanabilir.
* Hâlihazırda özel yeteneklilere eğitim veren kurumlardaki öğretmenlerden
söz etmek gerekirse fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, güzel sanatlar ve spor liseleri
için en az üç yıl öğretmenlik yapmış olmak şartı aranmakta ve yönetmelik doğrultusunda mevcut öğretmenler arasından sınavla
seçim yapılmaktadır (MEB, 2014).
* Müzik ve Bale Ortaokulunda ve Müzik ve Sahne Sanatları Lisesine ise sınıf
öğretmenleri branşlarına göre, alan öğretmenleri ise Yükseköğretim Personel Kanunu
hükümleri esas alınarak ilgili alan, bölüm ve dal eğitimini konservatuvarlarda almış olmalarına göre görevlendirilmektedir.
* İhtiyaç durumunda sınıf öğretmenlerine ve alan öğretmenlerine hizmet içi
eğitimler uygulanmaktadır (Demirel & Öpengin, 2020).
* Okul sonrası programlardan
BİLSEM’lerde derse girecek öğretmenlerin seçiminde, en az üç yıl öğretmenlik yapma ön koşulu ardından başvuru yapanlar
çeşitli kriterlere göre sıralanmakta ve Bölge Sözlü Komisyonları tarafından sözlü
sınava alınmaktadırlar.
* Yapılan değerlendirmeler sonucunda BİLSEM’lere atanmaktadır (MEB, 2015).
* Üniversite tabanlı
bir program olan ÜYEP’te ise lisansüstü eğitimini
özel yeteneklilerin eğitimi
alanında tamamlamış veya
bu alanda lisansüstü dersler
almış öğretmenler dersleri yürütmektedir..
* Bu dersler hem kuramsal
hem de uygulamaya yönelik derslerdir.
* Ayrıca üniversite bünyesinde çalışan öğretim elemanları alana özgü dikkat çekmek ve öğrencilerde merak uyandırmak amacıyla zaman zaman derslere konuk olmaktadır.
* Özetle özel yeteneklilerle çalışacak
öğretmenlerin yetişmesinde lisans ve lisansüstü
düzeydeki dersler, hizmet içi eğitimler, faydalı
olmaktadır.
* Öğretmenlerin öğrenme
süreci devamlıdır.
* Bu nedenle özel yetenekli öğrencilerle çalışacak bir öğretmen, bir taraftan öğrenci rolüne bürünerek kendi branşındaki ve özel yeteneklilerin eğitimi alanındaki gelişmeleri var olan bilgilerine eklemelidir.
* Bunun için kendi alanlarındaki sertifika programları, çalıştaylar, ilgili kongreler faydalı olabilir.
* Örneğin bir sınıf öğretmeni farklılaştırma stratejilerinin
öğretildiği bir çalıştaya katıldıktan sonra özel yetenekli öğrencileriyle ve hatta tüm sınıfıyla ders işleyişini çok farklı boyutlara taşıyabilir.
* Öğretmenlerin birbirleriyle ve
üniversitelerdeki alan uzmanlarıyla
iş birliği içinde olmaları da önemlidir. Birbirlerinden
öğrenme, tecrübe paylaşımı ve yeni önerilerle öğretmen niteliklerinin
iyileştirilmesine hizmet edilecektir.
EĞİTİM ARAŞTIRMALARI VE AR-GE ÇALIŞMALARI
Araştırma ve Araştırma Süreci
* Bilimin temelinde
evrendeki olayları, olguları
anlamaya çalışmak, gerçeği
aramak vardır.
* Sosyal bilimler alanında çalışan bizler de aynı şekilde etrafımızdaki
olayları, olguları anlamaya çalışırız. Bu süreç aslında merak
ile başlar.
*
Peki,
akademisyenler, öğretmenler, eğitimciler, veliler, öğrenciler olarak bizler merak ettiğimiz, ihtiyaç
duyduğumuz bilgiyi
nasıl elde edebiliriz?
* Merak ettiğimiz bir olguyu ilk olarak duyularımızla algılarız.
* Bir öğrencinin derse katılmadığını, başarısında düşüş olduğunu, okulda
yaşanan bir problemi
öncelikle duyularımızla fark ederiz.
* Duyularımız bizi yanıltabilir.
* Dolayısıyla
duyularımızla kesin ve doğru bilgiye ulaşamayız. Merak ettiğimiz bir olayla
ilgili bilgiyi, kendimiz dışında diğer kişilerle görüş birliği
yaparak da edinebiliriz.
* Sınıfımızda derse katılmayan bir öğrenci ile ilgili başka bir meslektaşımızın görüşünü alabiliriz.
* Böylece duyularımızla ortaya çıkan durumu
başka bir meslektaşımızın hissettikleri ile doğrulamaya çalışırız.
* Oysa öğrencinin o gün yaşadığı münferit bir durum olabilir. Hasta olabilir, arkadaşları ile bir sorun yaşamış olabilir.
* Öğrencinin bu durumunu genellemek
mümkün değildir.
* Bu nedenle,
güvenilir bilgiye sahip olmak için uzman görüşüne başvurulabilir.
* Belki
de danışmamız gereken belirli bireyler, alanlarında uzman olanlar, öğrenmeye
meraklı olduğumuz konu hakkında çok fazla
bilgisi olan insanlar vardır.
* Dersine girdiğimiz sınıf ile ilgili uzman olarak gördüğümüz kişi o sınıfın sınıf öğretmeni olabilir veya rehber öğretmen de olabilir.
* Bu kişilerle
görüşebiliriz ancak bu kişilerden alacağımız cevaplar öğrencimizin neden derse katılmadığı noktasında bize net bir açıklama sağlamayabilir. Bilgi edinmenin bir diğer yolu
da mantıktır.
* Mantık, kavramları, kavramlardan oluşturulan önermeleri, içeriğinden bağımsız akıl yürütmeleri ele alır.
* Tüm canlılar
ölümlüdür. Ebru bir canlıdır.
* O halde, Ebru ölümlüdür.
* İlk iki ifade doğru olduğu sürece,
üçüncüsü de doğru olmak zorundadır.
* Dolayısıyla mantık da her zaman
bizi güvenilir bilgiye
ulaştırmayabilir.
* Doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmanın en temel yolu araştırmadır, bilimdir
ve bu süreçte bilimsel yöntem kullanılır. Bilimsel yöntem, bir problemin veya sorunun
belirlenmesi ile başlayan verinin toplanması, analiz edilmesi ve ulaşılan sonuçların yorumlanması ile tamamlanan bir süreçtir.
* Öğretmenin sınıfında derse
katılmayan veya başarısında düşüş gözlemlediği öğrencisi hakkında yargıda bulunabilmesi
için sistematik olarak veri toplamış olması gerekirdi (Büyüköztürk, Kılıç
Çakmak, Akgün, Karadeniz, Demirel, 2022).
* Bilimsel yöntem, bilimlerin ortaklaşa kullandıkları betimleme ve açıklama yollarını kapsayan bir yanı ile eylemsel diğer yanı ile düşünsel bir süreçtir.
* Literatürde bilimsel yöntemin aşamaları farklı şekillerde
sınıflandırılmaktadır.
* Literatürde sıklıkla rastlanan sınıflandırmada bi-limsel
yöntemin aşamaları genel olarak şu şekilde açıklanmaktadır (Bailey, 1987; Cohen ve Manion, 1998; Mason ve Bramble,
1978):
a) problemin fark edilmesi,
b)
problemin tanımlanması,
c)
çözüm önerilerinin tahmini,
d)
araştırma yönteminin geliştirilmesi,
e)
verilerin toplanması ve analizi,
f) karar verme ve yorumlama.
ARAŞTIRMA FİKRİ,
ARAŞTIRMA KONUSU, ARAŞTIRMA
PROBLEMİ
* Bilimsel araştırma
bir problem ile başlar.
* Problem, araştırma
ile çözüm bulmayı
planlandığınız sorundur.
* Bunun için öncelikle bir araştırma fikri bulunmalıdır.
* Araştırılabilir nitelikte iyi bir problemin ve soruların özellikleri şunlardır (Fraenkel ve Wallen, 2006; Gay, Mills ve Airasian, 2009):
* Akla yatkın olmalıdır.
*Çok fazla zaman, para veya enerji gerektirmeden araştırılabilmelidir.
* Anlamlı olmalıdır.
* Araştırılmaya değer olmalı ve araştırıldığında ise ilgili alana bilgi ve deneyim veya uygulama adına katkı getirebilmelidir.
* Açık ve anlaşılır olmalıdır.
* Okunulduğunda herkes
tarafından anlaşılabilmelidir.
*Problemde yer alan kavramlar
veya değişkenler açık ve net bir biçimde
ifade edilmelidir.
* Sınanabilir, test edilebilir, ölçülebilir olmalıdır.
* Diğer bir deyişle tartışmalı sorular olmamalıdır.
* Çok geniş veya çok dar kapsamlı
olmamalıdır.
* Orijinal ve özgün olmalıdır.
* Daha önce cevaplanmış olmamalıdır.
* Etik olmalıdır.
* Araştırma alanındaki doğa, kişi ve sosyal çevreye araştırma sırasında fiziksel veya psikolojik zararlar verilmemelidir.
*Araştırma problemini tanımlarken kullanılan başlıklar:
Giriş bilgisi;
* Araştırmanın temel
değişkeni hakkında genel bilgiler verilerek
problemin bağlamı ve neden önemli olduğu açıklanır.
Gelişme (Detaylandırma):
* Çalışmanın
kurumsal çerçevesi ve ilgili araştırmalar özetlenir.
* İlgili araştırmaların sonuçları tartışılarak sunulur.
* Konu sınırlandırılarak önemli görülen araştırmalar daha detaylı sunulur.
Bilgileri özetleme:
* Sınırlandırılan konuya ilişkin çalışmaların sonuçları özlüce sunulur.
Problem durumuna
işaret etme:
* Cevap aranan problem tanımlanır.
* Neyin araştırılacağı kısaca açıklanır.
* Araştırmanın amacına işaret eden problem cümlesi oluşturulur.
Araştırma fikrinin kaynakları:
* Günlük yaşam, uygulama, geçmiş araştırmalar ve kuramlardır.
Alanyazın Taraması
* Araştırma probleminin doğru şekilde tanımlanabilmesi için detaylı bir alanyazın taramasına ihtiyaç vardır.
* Alanyazın taraması;
* Araştırma problemini sınırlandırmaya yardımcı olur, araştırmanın önemini
belirlemeye katkı sağlar,
*Yöntemin geliştirilmesine katkı sağlar, yapılacak araştırmanın sonuçlarının yorumlanmasına yardımcı olur.
* Alanyazın taraması
sürecinde temel amaç mümkün olduğunca birincil kaynaklara ulaşmaktır.
* Birincil kaynaklar
(Araştırma raporları, tezler, araştırma makalelerinin yayınlandığı dergiler, özgün kitaplar)
*İkincil kaynaklar
(Ansiklopediler, çeşitli kaynaklardan üretilen kitaplar, derleme makaleleri vb.)
Yorumlar
Yorum Gönder